Rüzgar Erozyonuna Karşı Alınabilecek Tedbirler


rüzgar erozyonu
Rüzgâr erozyonu kontrolünde bütün kültürel yöntemler geçici bir dönem için etkilidir. Erozyonun başlamasına engel olmak,  durdurulmasından daha kolay olduğundan; kültürel tedbirler, mümkün olduğu takdirde erozyon başlamadan önce alınmalıdır. Rüzgâr erozyonunun söz konusu olduğu bölgelerde, her şeyden önce topraklar, arazi kullanma kabiliyet sınıfına uygun olarak kullanılmalıdır.
Kullanım esnasında her sınıf ve kullanma şeklinin gerektirdiği bitkisel ve kültürel önlemler alınmalıdır. 

Bunların yeterli koruma sağlayamadığı durumlarda en ekonomik ve etkin koruyucu fiziksel önlemlere başvurulmalıdır. Rüzgâr erozyonunu önlemede amaç, rüzgârın yüzeyden ince toprağı veya kumu alıp uçurmasını önlemektir. Arazi yüzeyinde rüzgâra direnç göstermeye yardım eden her türlü çalışma, erozyonu; önlemeye, azaltmaya veya kontrol etmeye yardım edecektir. Erozyon kontrolü için en etkili yöntemler, doğanın arazi koruma yollarını taklit etmektir. 

Rüzgâr Erozyonunun Azaltılması Veya önlenmesi İçin Çiftçilerimizce Alınacak önlemlerle Ulaşılmaya Çalışılan Amaçlar Nelerdir?

1. Toprak yüzeyindeki rüzgâr hızını azaltmak.
2. Toprağın kümeleşme derecesini ve kümelerin büyüklüğünü artırmak.
3. Sıçrama halindeki toprak parçacıklarını tutmak.
4. Toprak yüzeyini nemli tutmaktır.

Bu amaçlara ulaşabilmek için, alınması gerekli önlemler nelerdir?

1. Ekim Nöbeti:
Rüzgâr erozyonunun önlenmesi bakımından, ekim nöbetinin büyük önemi olmasına rağmen; yurdumuzda toprak, iklim ve bitki ilişkileri göz önüne alınarak iyi bir ekim nöbeti uygulanamamaktadır. Bu nedenle toprakların yapı ve su tutma kapasitesi bozularak verim gücü düşmektedir.

Orta Anadolu’da, genellikle, toprakta rutubet muhafazası için yapılan hububat-nadas ikili ekim nöbeti, rüzgâr erozyonu bakımından zararlı olmaktadır. Bölgede yıllık yağışı 300 milimetreden fazla olan yörelerde, nadasın terk edilerek buğday-kırmızı mercimek ekim nöbeti uygulanmalıdır.

Buğday-kırmızı mercimek ekim nöbetinde, mercimek ekildiği yıl, nadasa göre, toprakta tutulan faydalı su miktarı artar, böylece sonraki yıl buğday verimi de artar. Ayrıca, arazi bir yıl nadas nedeni ile boş kalmaz, mercimek ürünü elde edilir.

Rüzgâr erozyonuna karşı uygulanacak ekim nöbeti şeritler halinde yapılmalıdır. Bitki sıralaması erozyona neden olan rüzgârların yönüne göre dik olmalıdır.

Ekim nöbetine alınacak ürünler, o yöreye adapte olmuş çeşitlerden, toprağın bütün katmanlarından yararlanan ve toprakta kümeli bir yapı oluşumuna hizmet eden ürünlerden seçilmelidir. Ayrıca, kök sistemi kuvvetli olan ve toprak yüzeyinde iyi bir örtü sağlayan, sık büyüyen çok yıllık çayır ve baklagil yem bitkileri ekim nöbetine alınmalıdır.

Rüzgâr Erozyonu Alanlarında Ekim Nöbetinin uygulanması ile elde edilecek yararlar nelerdir?
1. Toprakta organik madde miktarı artar.
2. Toprağın su tutma kapasitesi ve su geçirgenliği yükselir.
3. Toprak yapısı iyileşir.
4. Tarımsal verimlilik artar.
5. Maliyet düşer.
6. Toprak erken tava gelir.
7. En önemlisi de erozyon önlenir.

Uygulanacak ekim nöbeti araştırma yapılarak, yörelere göre saptanmalıdır. örneğin: Konya-Karapınar için, üç yıl mavi ayrık-nadas-buğday-nadas-buğday-nadas-burçak şeklindeki bir ekim nöbeti daha uygun görülmüştür.

 2. Anızlı-Malçlı Tarım:
Toprak verimliliğini sürdürebilmek amacıyla, ekim işleminden sonra, toprak yüzeyinin en az %30‘unun bitki artıklarıyla kaplandığı ve toprak işleme alet ve makinelerinin daha az kullanıldığı bir yöntemdir. Bu yöntemde anız yakımı söz konusu değildir. Tarla yüzeyindeki   anız,  toprak   işleme   alet  ve  makineleri   ile   toprağa karıştırılmakta veya yüzeyde bırakılarak doğrudan anıza ekim yapılmaktadır. En çok, rüzgâr erozyonunun ciddi olduğu geniş ve düz arazilerde uygulanır. Hasattan sonra her türlü bitki artığının tarlada bırakılması, rüzgâr erozyonuna karşı etkili bir koruma yöntemidir. Orta Anadolu’da kumlu ve tınlı-kumlu topraklar için: Çavdar, buğday, mısır ve ayçiçeği artıklarından yararlanılabilir.

Bu yöntemle toprağın korunma derecesi, bitkinin tür ve çeşidine, miktarına, tarlada dağılış şekline ve diğer özelliklerine göre değişir. Bitki artıkları tarlada iki şekilde bırakılırlar. Birincisi; buğday ve arpa gibi tahıllar hasat edildikten sonra, geride kalan ve “Anız” olarak adlandırılan, bitkilerin köklü sap kısımlarıdır. Bu saplar toprağa dikey olarak kökleri vasıtasıyla tutunduklarından, bitki malçına göre daha dayanıklıdır. İkincisi; hasatta biçer-döverle tohumlar alındıktan sonra, geriye bırakılan; sap, saman ve yaprak gibi her türlü bitki artıklarıdır ki, bunlara “Bitki Malçı” denir. Bunlar genellikle tarlaya yatay bir şekilde dağılmış olurlar.

Bitki artıklarının tarla yüzeyinde dik olarak bulundukları konum, eğik veya yatık olarak bulundukları duruma kıyasla rüzgâra karşı daha etkilidir. Fakat dik ve yatay bitki artıklarından oluşan karışım, bunların her birinin aynı miktarda tarlaya serilmiş durumlarına oranla erozyona karşı çok daha etkili olur. Aynı miktarda ince yapılı bitki artığı, kaba yapılı olandan daha yararlıdır. Yalnız birinci halde bitki artıklarının toprağa homojen bir şekilde yayılmış olması gerekir. Uzun boylu bitki artıkları kısa boylulara göre daha yararlı olurlar. Etrafı açık arazilerde bulunan tarlalar rüzgâr perdeleri tarafından korunan tarlalara kıyasla daha fazla bitki artığına ihtiyaç gösterirler.

Anızlı-Malçlı tarım sisteminde toprak yüzeyinde bırakılan bitki artıklarının yararları nelerdir?
1. Rüzgâr hızını azaltarak, toprağın aşınmasını önler.
2. Toprağın taşınmasına engel olarak, tutulmasını sağlar.
3. Daha fazla yağışın toprağa girmesine yardımcı olur.
4. Toprakta tutulan suyun buharlaşmasını azaltarak toprakta daha uzun süre kalmasını sağlar.
5. Toprak yüzeyini rüzgâr ve şiddetli yağışların darbe etkisine karşı korur.
6. Nispeten serin ve nemli bir toprağın devamını sağlayarak rüzgâr erozyonunu önler.
7. Toprakta gerekli humusu devam ettirir.
8. Bunların sonucunda verim artışı sağlanır.

3. Koruyucu örtü Bitkileri:
Koruyucu örtü bitkisi tesis etmek, rüzgâr erozyonu kontrolünde uygulanan oldukça etkili bir yöntemdir.

Koruyucu örtü Bitkisinin Rüzgâr Erozyonuna Karşı Yararları Nelerdir?

1. Rüzgârın toprağa doğrudan temasını önleyerek, hızını kırar.
2. Toprağın organik maddesini arttırarak, toprak yapısının gelişmesine katkıda bulunur.
3. Nemliliği sağlar.

Koruyucu örtü Bitkisi olarak kullanılacak bitkilerin özellikleri nelerdir?

1. Çok yıllık olmalı ve kolay yetiştirilebilmeli.
2. Toprak yüzeyinde iyi bir örtü oluşturmalı.
3. Çabuk büyümeli, belirli bir boy yapmalı ve dipten itibaren dallanmalı.
4. Uzun ömürlü ve hastalıklara dayanıklı olmalı.
5. Ekonomik değere sahip bulunmalıdır.

Hububat, mera, yem bitkileri ve yonca gibi sık yetişen bitkiler, çapa bitkilerine göre toprağı korumakta daha etkili olurlar. Sık gelişen bitkilerin etki derecesi, rüzgâr erozyonunun meydana geldiği dönemde, bulundukları yetişme dönemi ve oluşturdukları örtünün sıklığına bağlıdır. İyi bir gelişme gösteren çayır bitkileri, civar arazilerden taşınan toprak parçacıklarının tutulmasını da sağlar.
Çapa bitkilerinin koruyucu etkisini artırmak için bitki sıralarını hâkim rüzgâr yönüne dik getirmelidir. Sulama imkânı olan bölgelerde, çapa bitkilerinde, sıralar arasında anızlı tarım ve örtü bitkileri kullanmak, bitkilerin gelişmesine kadar geçen sürede iyi bir koruma sağlamaktadır.

Orta Anadolu’da, ilkbaharın kritik rüzgâr dönemlerinde, toprağın korunması kışlık hububat çeşitlerinin ekimiyle mümkün olabilir. örneğin: Sonbaharda ekilen kışlık buğday, ilkbahara kadar yeterli bir gelişme göstereceğinden istenilen amacı sağlayabilir. Yağışların biraz fazla olduğu yerlerde baklagil yem bitkilerine yer verilerek, toprağın korunmasıyla birlikte ıslahı da sağlanabilir. Kurak bölgelerde, yaz nadasına bırakılan tarlalarda çok hızlı kritik rüzgârlar esmeye başlamadan önce, bitki su tüketimi az olan mercimek ve fiğ gibi emniyet bitkileri yetiştirmek çok yararlıdır.

4. Gübreleme:
Toprak ve bitki analizlerine dayalı gübreleme önerileri ile yapılan gübreleme sonucu daha iyi bir bitki gelişimi sağlanır. İyi gelişmiş bitkiler bol ürün verdikleri gibi, toprağı rüzgâr erozyonuna karşı koruyan iyi bir örtü meydana getirirler. İhtiyaç duyulan çeşit ve miktardaki gübreler, tekniğine uygun olarak ve uygun zamanda uygulanmalıdır. Gübreler toprağın hem üretkenliğini yükseltir ve hem de onu erozyona karşı dirençli kılar. Erozyona uğramış arazilerde, toprakların organik madde ve fosfor bakımından çok fakir olduğu tespit edilmiştir; dolayısıyla, buralarda uygun gübreleme yapılması gerekir.

Gübreleme uygulamaları, bitkilerin kök sistemlerini ve toprak üstü aksamını geliştireceğinden, toprakların örtülülük oranını artırarak, erozyonla toprak kaybını azaltacaktır. Toprakta kümeleşmeyi artırmanın en iyi yolu, organik madde miktarını artırmaktır. Bunu sağlamak için; toprağı çiftlik gübresi ile gübrelemek veya yeşil gübreleme yapmak gerekmektedir.  Çiftlik gübresi tezek yapılarak yakacak olarak kullanılmamalı, toprağa gübre olarak verilmelidir. Yeşil gübreleme, toprakların fiziksel, kimyasal ve verimlilikle ilgili özelliklerini düzeltir. Yeşil gübre bitkisi olarak kullanılabilecek en uygun bitkiler:  baklagillerden;  fiğ, yonca, acı bakla, kırmızı üçgül ve iskenderiye üçgülü ve buğdaygillerden; arpa, çavdar ve yulaftır. Baklagiller yalnız veya buğdaygillerle karışık olarak kullanılabilir. Baklagil bitkileri, köklerinde yaşayan nodozite bakterileri yardımıyla havanın serbest azotunu toprağa kazandırarak, kendilerinden sonra gelen bitkilere faydalı olmasını sağlarlar.

Yeşil gübre ile toprağa sağlanacak organik madde ve azot miktarı; bitki çeşidi, toprağa gömüldüğü zamanki gelişme devresi, toprak yapısı ve yağış miktarına bağlıdır.  Üçgül ve yonca, diğer yeşil gübre bitkilerine oranla toprağa daha fazla kuru madde ve azot sağlar. Yeşil gübre bitkileri kuru madde ve azot miktarlarının en uygun olduğu dönemde toprak altına gömülmelidir. Yapılan araştırmalar bu devrenin bitkilerin çiçeklenme dönemi olduğunu göstermiştir. 

Yeşil gübre bitkilerinin yararları nelerdir?
1. Toprağın organik madde miktarını artırarak yapısını iyileştirir.
2. Yağmur sularının toprağa sızmasını arttırır.
3. Toprağın su tutma kapasitesini arttırır.
4. Havalanmasını artırırlar.

5. Tesviye Eğrilerine Paralel Tarım:
Kurak ve yarı kurak bölgelerde toprakta suyun depolanması en önemli sorunlardan birisidir. Arazi hem rüzgâr erozyonu etkisi altında ve hem de suyun korunması ihtiyacı söz konusu ise, yağışlardan olabildiğince fazla suyu depolamayı sağlamak amacı ile arazilerde tesviye eğrilerine paralel sürüm uygulanır.

6. Uygun Toprak İşleme Aletleri Kullanımı:
Toprak işleme önlemleri rüzgâr erozyonu kontrolünde geçici önlemler olarak kabul edilir. Bununla birlikte kritik rüzgâr dönemlerinin başlamasından önce uygulanırsa erozyonun önlenmesinde başarılı olur. Rüzgâr erozyonunun hakim olduğu bölgelerimizde, anızın sonbaharda bozulmadan bırakılması, kar yağışlarının toprakta daha fazla tutulmasına yardım eder. Şiddetli ilkbahar rüzgârları geçtikten sonra, genel olarak; taban tarlaların Mart, kır tarlaların Nisan ayında nadas yapılması uygundur.
Anız bozmada geç kalınırsa, yabancı otlar toprağın tavını ve besin maddelerini alır. Rüzgâr erozyonu, toprak yüzünde taşınabilecek gevşek materyal bulunduğu sürece meydana gelir. Rüzgâr erozyonunun kontrolü için yapılan birinci ve ikinci toprak işlemenin amacı; toprak yüzeyini mümkün olduğu kadar pürüzlü ve kesekli bir duruma getirmektir. Bu amaçla yağışlardan hemen sonra,  tarlalar sürülmek suretiyle iri kesekli bir yüzey meydana getirilebilir.  Bu işlem, rüzgâr yönüne dik durumda çiziler, karıkçıklar,  meydana gelecek şekilde yapılacak olursa çok daha etkili bir sonuç alınabilir. Büyük kesekler yanında fazla miktarda kümeleşme oluşumu da istenir.
Arazi nadasa bırakıldığında, toprağı alttan işleyen aletler kullanılarak yapılacak anız bozma ile bitki artıklarının büyük kısmının toprak yüzeyinde bırakılması gerekir. Ülkemizde, özellikle Orta Anadolu’da, bilinen gerçeklere rağmen uygun aletlerin kullanılmaması, rüzgâr erozyonunu hızlandıran etkenler içinde yer almaktadırlar.  özellikle mera açmalarında kullanılan, diskli pulluklar ve diskli tırmıklar, toprağı alt üst ederek, toprak neminin kaybolmasına ve aynı zamanda ufalanıp kolayca erozyon etkisi altında kalmasına yol açarlar. Ayrıca, tarlada bırakılan bitki artıklarının da, gereğinden fazla parçalanarak ufalanmasına neden olur ve dolayısıyla rüzgâra karşı toprağın korunmasını önlerler. Bu nedenle, Orta Anadolu’da çok gerekli olmadıkça, toprağı deviren ve parçalayan pulluk ve aletlerin kullanılmaması, aksine toprağı yüzey altından işleyen “Çizel” ve “Geniş Kaz Ayaklı Kültüvatörlerin”  kullanılması gerekir.
Çizel’le tarlada iyi bir keseklilik isteniyorsa traktörün 5-6 km/saat hızla kullanılması gerekir. Çizel çekilirken sıralar arasının  65-70 santimetre ve rüzgar yönüne dik olmasına dikkat edilmelidir. Çeşitli nedenlerle sürüm bozulursa aynı işlemi tekrarlamakta bir sakınca yoktur. Rüzgâr erozyonu sahalarında, ilk sürüm aleti olarak “Soklu pulluk+Tırmık”  tercih edilmelidir. Bu sahalarda, toprağı yarı deviren veya alttan işleyen “Kulağı Küçültülmüş Pulluk” ya da modernize edilmiş “Anadolu Sabanı” da tercih edilebilir. Bu bölgede toprak tava gelir gelmez, ilk sürüm 15–20 santimetre derinlikte yapılmalıdır. İkileme ve Üçleme aleti olarak, toprağı alttan işleyen “Kaz Ayağı” veya “Kazayağı+Tırmık” kullanılmalıdır.
Tarlanın en fazla % 50’si otlandığı zamanlarda ve sağanak yağmurlardan sonra, kaymak bağladıkça, geciktirmeden, ikileme ve üçleme yapılmalıdır. Bu şekilde, toprak yüzeyinde gevşek bir toprak tabakası yani  “Toprak Malç “ oluşturulmalıdır. Bu işlemlerin amacı: Yağmurlardan sonra toprakta oluşan ve buharlaşmayı arttıran, kılcal borucukları kırarak su kaybını azaltmak; dolayısıyla toprak nemini korumak ve yabancı otların gelişmesini önlemektir. Genelde, ikileme Haziran başlarında yapılmalı, gün dönümünden önce bitirilmelidir. İkilemede, toprak işleme derinliği 8–10 santimetre ve Üçlemede toprak işleme derinliği 5–8 santimetre olmalıdır. Gerekirse dörtleme de yapılabilir. Ayrıca toprak işlemeleri en az sayıda yapılmalıdır.
Rüzgâr erozyonu sahalarında, sürüm ve ekim rüzgâr yönüne dik, ikileme ve üçleme ise sürüm ve ekime dik olarak uygulanmalıdır. Toprağı, birkaç yıl art arda yüzlek ve aynı derinlikte işlemek yabancı ot kontrolünü güçleştireceğinden, 3–4 yılda bir daha derin sürüm yapılmalıdır. Orta Anadolu’da ekim işlemi Ekim ayının ilk haftasında yapılmalıdır. Rüzgâr erozyonunda meydana gelen olayların hiçbirisi, harekete geçme olayından önce başlayamaz; yani harekete geçme olayı diğer olayların ön safhası ve nedenidir. Bu nedenle rüzgâr erozyonunun kontrolü prensiplerinden birincisi, toprakta harekete hazır olarak bulunan 0,05–0,5 milimetre büyüklüğündeki parçacıkları azaltmak, yani toprağı kesekli bir vaziyette tutmak; ikincisi ise rüzgârın toprak yüzeyi üzerindeki hızını azaltmaktır. Erozyonun etkili olduğu arazide, toprak hareketinin rüzgâr yönünde gittikçe artması, rüzgâr erozyonu kontrol planlarının yapılmasında önemle dikkate alınmalıdır.  Erozyon başladığı noktada durdurulmaya çalışılmalıdır.

7. Şeritsel Ekim Sistemi:
Rüzgâra farklı direnç gösteren bitkilerin, birbirini izleyen şeritler halinde yetiştirildiği bir yöntemdir. Kuru ve sulu tarım şartlarında uygulanabilen bu yöntemin esası, sürüm ve ekimi hâkim rüzgâr yönüne dik şeritler halinde uygulamaktır. Şeritsel ekim tek başına bir önlem olmayıp; ekim nöbeti, tesviye eğrili tarım, uygun toprak işleme, anız malçı ve örtü bitkileri gibi önlemleri de kapsamaktadır.
 Bu yöntemle, erozyona daha hassas olan çapa bitkileri, hububat ve yem bitkileri gibi sık yetişen bitkiler arasında, şeritsel olarak yetiştirilebilir.
 Böylece, çapa bitkilerince nispeten açıkta bırakılan ve devamlı işlenerek erozyona maruz bırakılan toprakların korunması mümkün olabilir. örneğin: Orta Anadolu’da sulu tarım alanlarında, pancar ekiminin nöbetleşmeye tabi tutulması nedeniyle, genellikle toplu olarak yapılması, rüzgâr erozyonuna uygun bir ortam hazırlamaktadır. İlkbaharın kritik rüzgâr dönemine rastlayan pancar ekimi, bitki gelişmesinin başlangıcında olması nedeniyle, toprağı tamamen örtmediğinden, erozyona maruz kalarak çoğu kez iki ve üçüncü ekimi gerektirmektedir.
Bunu önlemenin tek çıkar yolu, pancarı şeritsel ekmek ve her pancar şeridi arasına sık yetişen bitki çeşitlerinden birini getirmektir. Kışlık buğday, fiğ ve yonca, pancar şeritlerini erozyona karşı koruyabilecek en uygun çeşitlerdir. Bu yöntem patates, fasulye, bostan ve benzeri çapa bitkilerinde de uygulanabilir. Kuru tarım koşullarının yaygın olduğu Orta Anadolu’da, şimdilik nadası tamamen ortadan kaldırmak olanağı bulunmadığına göre, şeritsel ekimi, bu koşullarda uygulamak mümkündür. örneğin, toplu nadas yerine hububat ve nadas şeritleri birbirlerini takip edecek şekilde ve rüzgâr yönüne dik olarak düzenlenebilir. Öözellikle kışlık hububat şeritleri arasında, bitki örtüsünden yoksun nadas şeritlerini korumak etkili bir yol olabilir. Bu yöntem Orta Anadolu’da Devlet Üretme Çiftliklerinde geniş bir şekilde uygulanmaktadır. Şerit genişliği; hakim rüzgar şiddeti, rüzgarın devamlılığı, ekilecek ürün cinsi ve toprak bünyesine göre tespit edilmelidir. En dar şerit bile toprak işleme ve diğer tarımsal işlemlere uygun genişlikte olmalıdır.  Konya Karapınar’da yapılan araştırmalarda toprak kaybının en az ve verimin en yüksek olduğu şerit genişliğinin 40 metre olduğu bulunmuştur. Şeritsel ekim; verimli üst toprağın taşınması, yüzey akışı ve kar savrulmasını önler ve toprakta daha fazla rutubet tutulmasını sağlar.

Şeritsel Ekimin Yararları Nelerdir?
1. Rüzgâra karşı fiziki koruma bitkiler tarafından sağlanır.
2. Tesis edilen şeritler genişliklerine eşit miktarda bir alanı toprak erozyonuna karşı korurlar.
3. özellikle kar yağışı tutulduğu için toprağın nemini nispeten muhafaza ederler.
4. Erken hasat yapılmasını sağlarlar.

8. Mera Islahı ve Kontrollü Otlatma:
Mera ıslahı ülkemizin en büyük sorunlarından biridir. Mera ıslahında seçilecek bitkiler; yöreye adapte olabilmeli ve karışımda baklagil ve buğdaygillere de yer verilmelidir. Meralar gübrelenmelidir. Su depolama sorunu olan eğimli alanlarda tesviye eğrilerine paralel karıklar açılmalıdır. Çayır ve meralarda aşırı otlatma yapılmamalıdır. Uygun otlatma konusunda “Yarısını al Yarısını bırak” prensibine uyulmalıdır.  İlkbaharın çok erken aylarından sonbahar donlarına kadar ve sabahın erken saatlerinden günün geç vakitlerine kadar yaptırılan, aşırı otlatmalar sonucunda, çayır ve mera bitki örtüsü kısa bir zamanda ortadan kalkar; bunun sonucunda arazi erozyona uğrar.
Erozyonu önleme ve bitki örtüsünü korumak için Nöbetleşe otlatma sistemi uygulanmalıdır. Meralarda hayvanların devamlı otlatılması ile hayvanlar tarafından çiğnenen sahaların arttığı ve yer yer bitkisiz sahaların ortaya çıktığı görülür. İlk aşamalarda önemsiz gibi görünen bu yerler zamanla rüzgâr erozyonu nedeniyle büyüyerek arazi üzerinde oyuntular oluşur. Meraların erken veya geç otlatılması da onların bozulmasına neden olmaktadır.
Otlatmalar ilkbahar ve kışa giriş kritik dönemlerinde de yapılmakta ve bunun yanında tohum olgunlaştırma kritik dönemine uyulmamaktadır. Bir merada otlatmaya başlayabilmek için, en azından bitki örtüsünü oluşturan önemli mera yem bitkilerinin çoğunun ilkbahar kritik dönemini geçirmiş olması gerekir. Diğer taraftan meralarda, mera bitkilerinin tohumlarını olgunlaştırıp döktüğü yaz mevsiminde, otlatmanın sürdürülmesi; yedek besin maddelerini, tohumlarını olgunlaştırmak için harcayan bitkilerin zarar görmesine neden olmaktadır. özellikle, tek yıllık bitkilerinin ağırlıkta olduğu meraların tohumlama yapabilmesini önlemektedir. İyi mera yönetiminin ilk ve en önemli uygulaması, çayır ve meralarda uygun sayıda ve türde hayvan otlatılması ve nöbetleşe otlatmanın uygulanmasıdır.
Uygun hayvan sayısı, iklim ve toprak koşullarına bağlı olarak değişebilir.
 Nöbetleşe otlatma için otlakları telle çevirmek gerekir. Bu yöntemde otların yeniden gelişmesine imkân vermek için otlatmadan sonra bir dinlenme dönemi bırakılmalıdır. Otlatma ve dinlendirme dönemleri, iklim bölgelerine göre farklılık gösterir. Kurak mevsimde tüketim için, otların arazi üzerinde depolanması için de dinlenme dönemleri ayrılabilir. Hayvancılık özellikle, kışın ahırda besleyecek şekilde, yeterli yem bitkileri yetiştirerek desteklenmelidir.

 9. Koruyucu Ağaç Perdeler:
 Esen rüzgâr yönüne dik olarak konan bir engelin arkasında rüzgâr hızı azalmaktadır. Bu prensipten hareket ederek, rüzgâr yönüne dik olarak tesis edilen ağaç perdeler, benzer etki yaparak belli bir uzaklıkta rüzgârın erozyon etkisini azaltırlar.  Gerek süspansiyon gerekse sıçrama şeklinde taşınan toprak materyali, rüzgârın hızının azaldığı yerlerde çökelip birikirler. Bir yerden kaldırılan materyal diğer bir yerde birikmektedir. Rüzgâr hızının kesildiği yerlerde birikme meydana gelir.  Bu nedenle rüzgârın geldiği yöne dik olarak yetiştirilen bitkiler ve diğer engeller bir taraftan rüzgârın hızını keserek materyalin tutulmasını sağlarken diğer taraftan esen rüzgâr tarafından daha fazla toprak materyalinin kaldırılmasına da mani olurlar.  İklim koşullarının uygun olduğu bölgelerde, ağaç rüzgâr perdeleri ve koruyucu orman şeritleri rüzgâr erozyonu kontrolünde çeşitli ülkelerde uygulanan etkili yöntemlerdir. Yurdumuzda da başarılı örnekleri vardır. Ancak bu sistemin oluşturulması güçtür. özellikle problem alanlarının kuraklığı nedeniyle sulamaya ihtiyaç duyulması, bu güçlüğü daha da artırmaktadır. 

Koruyucu Ağaç Perdeler Tesis Etmek Amacı İle Seçilecek Ağaç ve Çalıların özellikleri Nelerdir?
1. Yörenin iklim ve toprak özelliklerine uygun.
2. Kuraklığa ve rüzgâra dayanıklı.
3. Derin köklü.
4. Çabuk büyüyen.
5. Dipten dallanan.
6. Belirli bir boy yapan.
7. Uzun ömürlü olanları tercih edilmelidir.

Bölgesel koşullara göre seçilen ağaç ve çalı türleri belirli sıra ve aralıklar dâhilinde planlanarak araziye uygulanmaktadır. Ağaç perdeler tek sıralı, şerit ve zon tesisler olmak üzere üçe ayrılır. Tek sıralı tesislerde bir sıra ağaç bulunur. Bunun en sakıncalı yönü gövde aralarında meydana gelen hız artması, hava akım çizgilerinin sıkışması nedeniyle erozyonun tehlikeli boyutlarda olabilmesidir. Bu nedenle sorunun çözümü için gövde araları bodur ağaç veya çalılar ile kaplanır.
Şerit tesislerinde iki veya ikiden fazla ağaç, ağaççık sırası bulunur. Genel olarak 4–5 sıralı tesisler kullanılır. Ortalama şerit genişliği 7 metre alınabilir. Ağaç şeritleri, arazinin % 2–3 ‘ünden fazlasını kaplamamalıdır. Perdelere dikilecek ağaç türlerinde, sıralar arası 4,5 metreden az, uzun boylu ağaçlar için sıra üzeri 7 metre, orta boylu ağaçlar için 1–2 metre, çalılar için 0,5–1 metre olmalıdır.
Perde yüksekliği, tesiste yer alan en fazla boylanan ağaç türünün 15–20 yıl sonra alacağı boy olarak kabul edilmelidir. Zon tesisler, 29–50 ağaç sırasından oluşan ve 30–60 metre genişliğinde olan tesislerdir. Koruyucu ağaç şeritlerinin yönlerinin tayininde özellikle kritik mevsimlerdeki, rüzgâr yön ve hızlarına ait kayıtlar incelenmelidir. Ağaç perdeleri hâkim rüzgâr yönüne mümkün olduğu kadar dik olmalıdır.  Koruyucu ağaç şeritlerini dik olarak kesen yollar varsa bunlar kapatılmalıdır. Kapatılması uygun değilse, bu yollar şeridi dar bir açı yaparak kesmeli veya zikzaklı olarak yapılmalıdır.

Kullanıldıkları Yere ve Amaca Göre Koruyucu Ağaç Perdeleri Tipleri Nelerdir?

a) Tarla Rüzgâr Perdeleri:
 Genellikle, geniş alanları kapsayan kültür arazilerini rüzgâr erozyonuna karşı korumak ve bitkilere uygun bir ortam sağlamak amacıyla tesis edilir.

b) Çiftlik rüzgâr perdeleri:
 Çiftlik evlerini, çiftlik avlusunu, ahırları, hayvan besi yerlerini, sebze ve meyve bahçelerini korumak ve uzun yıllar boyunca çiftlik hayatında bir rahatlık sağlamak amacıyla, hemen çiftlik çevresinde tesis edilir.

c) Çayır- mera rüzgâr perdeleri:
Çayır ve meralarda belirli bir alanda hayvan otlatma ve yemleme yerlerini korumak,hayvan yetiştirilmesi ve bakımı için uygun
ortamı sağlamak amacıyla tesis edilir.

d) Kamu tesislerini korumak amacıyla yapılan rüzgâr perdeleri:
Karayolları, tren yolları, sulama ve drenaj kanalları ile hava alanları, elektrik santrallerini şiddetli rüzgârların getireceği toprak ve kardan koruma amacıyla tesis edilirler. Genel olarak rüzgâr hızı, rüzgâr şeridinin rüzgârın estiği yöndeki yüzünün önünde, şerit yüksekliğinin 5–10 katı, rüzgâr altındaki kısmında ise 10–30 katı bir alanda azalmaktadır. Rüzgâr perdeleri yardımıyla rüzgâr hızının 20–25 km/saatin altına düşürülmesi çok önemlidir. Çünkü toprak taşınması bu hızların hemen üzerinde başlamaktadır.

Koruyucu Ağaç Perdelerin yararları nelerdir?
1. Tarım alanlarında toprak taşınmasını önler.
2. Kar yağışlarını yerinde tutmak suretiyle toprakta nem durumunu düzenler.
3. Buharlaşma yoluyla meydana gelen nem kayıplarını azaltır.
4. Bitkilerin sıcak rüzgârlardan zarar görmesini önler.
5. Zararlılarla mücadelede kolaylıklar sağlar.
6. Yakacak ihtiyacını karşılar.
7. Verimin artmasında olumlu etkide bulunur.
8. Çevrede doğal güzellik sağlar.
9. Ayrıca kışın soğuk rüzgârlara karşı bir engel oluşturduğundan çiftliklerde ısınmak için kullanılan yakıttan ve hayvan beslemede yemden tasarruf sağlar.
10. Kumul Hareketlerinin Durdurulması, Rüzgâr Kıranlar, Çeşitli Çit ve Perdeler:

Kumul oluşmuş arazilerde ilk yapılacak iş, kumul hareketinin önlenmesidir. Bu çalışmaların amacı, kumulların tarım alanlarını ve yerleşim yerlerini istila etmesinin önlenmesidir. Deniz kıyılarındaki kıyı kumulları ile kara kumullarında tespit çalışmaları yapılmalıdır. Kumul hareketlerinin durdurulması geçici ve sürekli olarak iki kademede yapılır.

Kumulların geçici olarak durdurulmasının amaçları nelerdir?
a) Rüzgârın hızını azaltmak.
b) Rüzgârın toprakla temasına engel olmaktır.
Bunu sağlamak için; çitler, siperler, ahşap perdeler, kamış perdeler, dal örtüsü, kil, petrol artıkları, asfalt, özel geliştirilmiş sentetik polimerler ve ticari materyaller kullanılır.  Erozyon olayı yeni başlamış ise vakit geçirilmeden tel çitle çevrilmeli ve çalı çitler ile kontrol altına alınmalıdır. İlerlemiş erozyonu azaltmak ve rüzgarın tahripkar etkisini önlemek için, hakim rüzgar yönüne dik olarak planlanan; tahta perdeler, kamış perdeler, çalı çitler, kayalar, çalılar gibi rüzgar kıranlar kademeli olarak tesis edilmelidir.

Rüzgâr kıranlarda esas amaç: Hareket halindeki kumulları durdurmak ve olduğu yerde tutmaktır. Ağaçlardan oluşturulan rüzgâr perdelerinde sıra üstü 1,5–2,0 metre ve perdeler arası da ağaç yüksekliğinin yaklaşık olarak 10 katı yani 15–20 metre olmalıdır. Kamış perdelerin yüksekliği en fazla 2,0 metre olmalıdır. İki perde arasındaki mesafe düz sahalarda perde yüksekliğinin 10 katı, % 10 meyile kadar olan alanlarda ise yüksekliğin 8 katı alınmalıdır. Çit aralıkları daha fazla verilirse erozyon önlenemediği gibi çitler de zarar görür. Rüzgâr perdelerinin uzunluğu arazinin durumuna göre mümkün olduğu kadar uzun tutulmalıdır.

Rüzgâr perdelerinin yararları nelerdir?
a) Erozyonu önler.
b) Topraktan nem kaybını azaltır.
c) Kardan nem tutmayı artırır.
d) Kumulların devamlı olarak durdurulması için yetiştirilen bitkileri korur. 

Kumulların sürekli olarak durdurulmasının amaçları nelerdir?
a) Kumulların organik maddece zenginleşmesi.
b) Toprakta yapı teşekkülü.
c) Su tutma kapasitesinin artması.
d) Dolayısıyla aşınıp taşınmaya uzun süre engel olmaktır.

Bu çalışma otlandırma ve ağaçlandırma olmak üzere iki kısımda yapılır. Yöreye uygun çok yıllık otsu bitkiler ile Çalılar ve Yalancı Akasya, Kıbrıs Akasyası, Fıstık Çamı, Okaliptüs, Dağ Servisi, Akasya gibi ağaç türleri ile kumullar devamlı olarak hareketsiz hale getirilir. Bitkilendirme, erozyonun şiddeti ne olursa olsun önce otsu ve çalı formunda bitkiler ile yapılmalı, sonra ağaçlandırma planlanmalıdır.

Otsu ve çalı tipi bitki ile örtülmeyen toprakta yapılan ağaçlandırma çalışmaları; fiziki tedbirler ile desteklense bile çoğu kez istenilen başarıyı, kısa dönemde verememektedir.  Bu nedenle, hızlı gelişen ve kökleri ile toprağı sarıp, yeşil aksamı ile örterek erozyonu durduran otsu bitkilerle bitkilendirerek, erozyonu önleme, tartışmasız en önce ele alınacak yöntem olmalıdır. Kum eksibelerinin durdurulması önce çayır örtüsü oluşturmak ve daha sonra ağaçlandırma yaparak mümkün olabilir.

Bu bitkiler, kritik mevsimlerde yoğun bir örtü oluşturmalı, rüzgâra karşı mümkün olduğu kadar yeknesak bir engel oluşturmalıdır. Yüzeyden esen rüzgârın hızını azaltmalı ve bol miktarda bitki artıkları oluşturmalıdır.

0 yorum:

Yorum Gönder