Çölleşme (Desertification)

çölleşme nedir
Çölleşme: Kurak, yarı kurak ve kurak alt nemli (arid sub tropik) alanlarda iklim değişimleri ve insan aktivitelerinin de dahil olduğu çeşitli etmenlerin sonucunda oluşan “Arazi Bozulumu”dur. 

Çölleşme arazi bozulumunun son safhası olup, çölleşen arazilerde biyolojik ve ekonomik verimliliklerde devamlı bir kayıp meydana gelmektedir.
İklimsel değişiklikler ile fiziksel, biyolojik, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel etmenlerin ve bunlar arasındaki karşılıklı etkileşimlerin sonucunda, özellikle kurak, yarı-kurak, kurakça-yarı-nemli ve nemlice – yarı-nemli alanlar ile kuraklık/nemlilik özellikleri ne olursa olsun Akdeniz iklim bölgelerinde oluşan arazi bozulması ve ekolojik üretkenliğin azalması süreci olarak ta tarif edilebilir.

Arazi bozulumu sürecinin en son safhası olup, arazinin biyolojik ve ekonomik verimliliğinin devamlı bir şekilde azalması veya kaybı olarak tanımlanır. Birçok insan yaşamları için en azından kısmen bu arazilerin verimliliğine bağımlı iken, söz konusu arazi bozulumu ve verimlilik kaybı büyük ölçüde aynı insanların arazi kullanım uygulamalarından kaynaklanmaktadır.

İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerindeki Olası Etkileri

iklim değişikliğinin etkileri

Olası bir iklim değişikliğinin ülkemizdeki sonuçlarını aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:
  1. Şüphesiz iklim değişikliğinin, ülkemizdeki doğal ekolojik sistemlerin bileşimini ve üretkenliğini bozacağı ve biyolojik çeşitliliği azaltacağı kaçınılmaz olacaktır.
  2. Ormanlar iklimsel değişikliklere oldukça duyarlıdır. Tahribatın çok fazla olduğu ülkemiz ormanlarının, olası bir iklim değişikliğinde (sıcaklık, yağış uç olaylar, zararlıların yayılışı ve yangınlar), değişeceği ön görülmektedir.
  3. Yapılan araştırmalarda, küresel ısınmadan dolayı oluşacak iklim değişiklikleriyle, özellikle su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalardan ülkemizin olumsuz etkileneceği belirtilmektedir.
  4. Meydana gelecek iklim değişiklikleri tarımsal faaliyetlerde, hayvan ve bitkilerin doğal yaşam alanlarında değişikliklere yol açacak; yaşam alanları daralacak, büyük göçler yaşanabilecek, yeni koşullara uyum sağlayamayan çok sayıdaki bitki, böcek ve kuş türü ortadan kalkacaktır.
  5. Türkiye'nin özellikle çölleşme tehlikesi bulunan İç Anadolu, Güney Doğu Anadolu, Ege ve Akdeniz Bölgeleri gibi yarı kurak ve yarı nemli bölgelerinde tarım, ormancılık ve su kaynakları açısından olumsuz etkilere yol açabilme tehlikesi vardır.
  6. Kuraklık, doğanım gizli bir tehlikesi ve en büyük afetidir. Genellikle herhangi bir mevsim veya zaman diliminde yağış miktarındaki azalmadan dolayı meydana gelir. Ülkemiz genelinde görülen yağışın miktar ve dağılımındaki sapmaların, yer altı ve yer üstü su rezervlerinde olumsuz sonuçlar meydana getirdiği görülmektedir. Meteoroloji genel müdürlüğünün saptamalarına göre de, iklimdeki bu sapmaların bir süreklilik arz ettiği gözlenmektedir.

Doğal afet (Natural disaster, natural hazard) nedir?

doğal afetler
Deprem, kasırga, sel, çığ, don, kuraklık, kütle hareketleri (heyelan, çamur akıntıları, gibi) gibi insan iradesi dışındaki doğal süreçlerle meydana gelen, bazen can ve mal kaybına yol açan olaylar. 

Bazı doğal afetlerin oluşmasında insan etkisi tetikleyici tesir yapar. Örneğin jeolojik yapıya dikkat edilmeksizin yapılan yollar üzerinde oluşan heyelan, ormanların tahribi sonucunda meydana gelen çığ ve seller buna örnek gösterilebilir.  

Çölleşme tehdidi (Threat of desertification)

çölleşme tehdidiÇölleşme/arazi bozulumu zamanımızın en büyük çevresel sorunlarının başında yer alan ve küresel refah için tehdit oluşturan bir süreçtir. 

Karalar yer yüzeyinde 14.9 milyar ha bir alan kaplamakta olup, UNEP tarafından yürütülen bir çalışmaya göre bu alanın 6.1 milyar hektarı kurak alanlarda yer almakta, bunun da 1 milyar hektarı doğal olarak çok kurak (hiper arid) çöl koşullarını taşımaktadır. 

Kurak alanların geri kalan kısmı ise ya çöl haline dönüşmüştür ya da çölleşme tehdidi altında bulunmaktadır. 

Dünya nüfusunun dörtte biri kurak alanlarda yaşamakta olup yaşamları için bu alanlara bağımlıdır.

Çölleşme ile mücadele (Desertification combating) nedir?

çölleşmeyle mücadele
Çölleşmeyle Mücadele: Kurak, yarı-kurak ve kurak alt nemli bölgelerdeki arazilerin sürdürülebilirliğinin geliştirilmesi ve kullanımının sağlanması için arazi bozulumunun önlenmesi ve/veya azaltılması, kısmen bozulmuş arazilerin iyileştirilmesi ve çölleşmiş alanların iyileştirilmesidir.

Kurak, yarı-kurak ve az yağışlı alanlarda sürdürülebilir kalkınma için arazinin entegre olarak geliştirilmesinin bir parçası olan ve (i) arazi bozulmasını önlemeye ve/veya azaltmaya; (ii) kısmen bozulmuş arazinin rehabilitasyonuna ve (iii) çölleşmiş arazinin geri kazanılmasına yönelik faaliyetleri içerir.  

Kum Fırtınası Nedir?

kum fırtınası
Kum fırtınası veya toz fırtınası, kurak ve yarı kurak bölgelerde yaygın olan meteorolojik olay. Kum fırtınası, boranın cephesinin gevşek kum ve tozun uçurulduğunda ortaya çıkar. Parçacıklar, uçurulma ve durdurulma ile nakledilir ve bir yerde toprak erozyonuna ve başka yerde depozisyona neden olur.

Sahra Çölü ve Arap Yarımadası çevresindeki kurak topraklar, İran, Pakistan ve Hindistan'dan gelip Umman Denizi'nde biriktirilen bazı katkılar ile birlikte, havadan inen kum ve toz başlıca kaynaktır. Çin'deki fırtınalar ise Büyük Okyanus'a tozları yerleştirir.

kum fırtınasıSahra Çölü ve Arap Yarımadasının dışında ABD ile Kanada'da Rocky Dağları'nın doğusu boyunca uzanan Büyük Düzlüklerde, Çin'in İç Moğolistan Özerk Bölgesi'nden Moğolistan Cumhuriyeti'ne uzanan Gobi Çölünde ve Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bulunan Taklamakan Çölü'nde meydana gelen kum fırtınası bilinir.
Kum fırtınası ve toz fırtınası

Kum fırtınası terimi çoğunlukla çöldeki kum fırtınası bağlamında kullanılır ve özellikle Sahra'da görünürlüğü düşüren ince parçacıkların yanı sıra, önemli bir miktarda daha büyük kum parçacıklarının yüzeye yakın yerlerde uçurulduğunda kullanılır.

Toz fırtınası terimi ise daha ince parçacıkların uzun mesafelerde uçurulduğunda ve özellikle kentsel alanları etkilediğinde kullanılır.

Toz Nedir?

toz nedirToz; çok küçük toprak parçacıklarından ya da çok çeşitli atıklardan oluşan; yerde, nesnelerin üzerinde ya da havada taşınan çok ince, pudra benzeri madde.

Havada geniş bir alana yayılmış toz kümesi meteorolojide İngilizce dust sözcüğünden gelen DU kısaltması ile gösterilir. Atmosferdeki tozun büyük bir kısmı troposferde görülür ve toz oluşturmaya uygun bölgelerde havalanan toz kümeleri havada çok uzun mesafeler katedebilir.

Atmosferdeki toz kümeleri solunan havanın kalitesini önemli oranda düşürmesinin yanı sıra havacılığı da tehdit edebilir.



toz pusuToz pusu, atmosferdeki kuru toz ve tuz parçacıkları nedeniyle oluşan ve ufkî görüşü kısıtlayan fenomen. Meteorolojide İngilizce haze sözcüğünden gelen HZ kısaltması ile gösterilir. Toz pusuna neden olan parçacıklar yaklaşık 0,1 mikron (0,0001 mm) çapındadır ve çıplak gözle görülemezler.
Toz pusu gökyüzünün opal gibi görünmesine neden olabilir. Arka plan karanlık ise mavimsi, aydınlık ise sarımsı görünür. Bu renklere bakılarak, genelde grimsi görünen ve su damlacıklarından oluşan pustan ayırt edilebilir.

Toprak Kirliliği

toprak kirliliği
Hava ve su gibi, canlıların yaşaması için vazgeçilmez unsurlardan bir diğeri de topraktır. Toprak, bitki örtüsünün beslendiği kaynakların ana deposudur. Toprağın üst tabakası insanların ve diğer canlıların beslenmesinde temel kaynak teşkil etmektedir.

Bir gram toprağın içerisinde, milyonlarca canlı bulunmakta ve ekosistemin devamı için bunların hepsinin ayrı önemi bulunmaktadır. Toprağın verimliliğini sağlayan ve humus yönünden en zengin olan kısmı toprağın üst tabakasıdır.

Toprak, en önemli doğal kaynaklardan birisi olup; tarım dışı gayelerle kullanılması, ağır metallerle kirlenmesi ve erozyon sonucu oluşan etkilerle kayıplara uğramakta ve verim düşmektedir. Kaybedilen toprakların yeniden kazanılması çok zordur. Toprağın 1 cm'lik üst tabakası, ancak birkaç yüzyılda oluşabilmektedir.

Dünyadaki toprakların ancak 1/10'inde üretim yapılabilmektedir. Ülkemizin arazi varlığının ise yaklaşık % 36'sı işlenmekte, % 28'i çayır ve mera, % 30'u orman ve fundalık olup geriye kalan bölümü diğer araziler içinde yer almaktadır. Ekilebilir arazinin ancak % 18'i sulanabilmektedir.

Toprak Kirliliği

Yirminci asrın başından itibaren modern tarıma geçilmesi ve sanayileşmenin hızlanması ile birlikte, toprak kirliliği de bir çevre sorunu olarak ortaya çıkmaya başlamıştır.

Daha önceki asırlarda kullanılan güç ve enerji kaynaklarının yetersiz olması, nüfusun azlığı, endüstrinin henüz gelişmemiş olması sebebiyle, diğer çevre faktörlerinde olduğu gibi toprakta da herhangi bir kirlenme söz konusu değildi.

Özellikle yirminci yüzyılın ortalarına doğru hızlı nüfus artışı ile birlikte, tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak, toprak kirliliği de artmaya başlamıştır.

Toprak kirliliği her geçen gün daha da ciddi boyutlara ulaşan önemli çevre problemlerinden birisini teşkil etmektedir.

Toprak Kirliliğine Sebep Olan Faktörler:
 Yerleşim alanlarından çıkan atıklar, egzoz gazları, endüstri atıkları, tarımsal mücadele ilaçları ve kimyasal gübreler toprak kirliliğine sebep olan en önemli etkenlerdir.
Yerleşim alanlarından çıkan çöplerin gelişigüzel boşaltıldığı alanlar ile kanalizasyon şebekelerinin arıtılmaksızın, doğrudan toprağa verildiği alanlarda toprak kirliliği meydana gelmektedir. 

■Egzoz gazları, karbonmonoksit, kükürtdioksit, kurşun ve kadmiyum vs. gibi zehirli maddeler havaya yayılmakta ve solunum yolu ile büyük bir kısmı canlılar tarafından alınmaktadır.
Geriye kalanı ise, rüzgarlar ile uzak mesafelere taşınmakta ve yağışlarla yere inerek, toprak ve suları kirletmektedir.

 Toprak kirliliğine sebep olan diğer bir faktör de tarımsal mücadele ilaçları ve suni gübrelerdir. Tarımsal mücadele ilaçlarının bilinçsiz ve aşırı kullanımı sonucu, toksik maddelerin toprakta birikimi artmakta ve doğal ortamın kirlenmesine sebep olmaktadır.

Sodyum, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, bakır, mangan, bor gibi besin maddelerini içeren suni gübrelerin aşırı ve bilinçsiz kullanımı sonucu, toprağın yapısı bozulmakta ve toprak kirliliği ortaya çıkmaktadır.

Endüstri tesislerinden çıkan ve arıtılmaksızın havaya, suya ve toprağa verilen atıklar çevreyi kirletmektedir.

Ayrıca; ormanların insanlar tarafından tahrip edilmesi, yakılarak tarla açılması, tarım topraklarının hatalı işlenmesi, mera ve çayırların bilinçsiz kullanımı, aşırı otlatma vb. sebeplerle oluşan toprak erozyonu, bugün dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi, ülkemizde de en önemli çevre sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anız Yangınları

Yurdumuzda hububat hasadından sonra, verimin yüksek olduğu ve saman sıkıntısı olmayan yıllarda, hububat alanlarının yaklaşık % 30'unun anızı yakılmaktadır.

Anızın yakılması suretiyle yok edilmesinin sebebi: kolay, çabuk ve masrafsız olmasındandır. Bununla birlikte böcek ve diğer zararlılar ile çeşitli hastalıkların azaltılması, toprak işlemede kolaylık sağlaması ve daha yüksek verim beklentisidir. Bazı yararlar beklenerek anız yakmanın, pek çok olumsuz etkileri de bulunmaktadır.

a) Çevreye olan etkileri: Hava kirliliğine sebep olması ve karayolunda görüşün azalmasıyla trafik kazalarına sebep olmasının yanı sıra; anız yangınları komşu tarlalardaki ürünlere ve meyve bahçelerine, telefon direklerine, yerleşim yerlerine, ormanlara ve pek çok yaban hayvanına zarar vermektedir.
  
b) Toprak özelliğine olan etkisi: Anız yangınıyla yüzey toprağının organik maddesi yok edilmiş olur. Toprak için çok önemli olan organik maddelerin; yağış sularının emilmesini ve tutulmasını sağlamak, kümeleşmeyi temin ederek erozyonla taşınmayı önlemek, toprağın havalanmasını sağlamak gibi önemli fonksiyonları vardır.

Anızın yakılması sırasında toprağın 13 cm'lik üst katmanının ısısı 50-75 OC'ye kadar çıkmakta, bu sebeple mikroorganizmaların % 70'i zarar görmektedir. Halbuki topraktaki mikroorganizmaların faaliyeti sonucu organik madde parçalanır, ayrışır ve humus haline dönüşür.

Yapılan araştırmalar sonucunda; anız yakmanın toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini bozduğu, verimini düşürdüğü ve biyolojik dengeyi olumsuz yönde etkilediği anlaşılmıştır. Bu sebeple modern tarımda anız yakmaya yer yoktur. Ülkemizde 1993 yılından beri anız yakılması yasaklanmıştır.

Toprak pH'sı

toprak pH sı
Toprak pH’sı
pH= Potentia Hydrogenia
1 lt saf sudaki hidrojen iyonları konsantrasyonun tersinin logaritması.
pH= log 1/H+ 1/10.000.000H+

TOPRAKTAKİ H VE OH İYONLARININ KAYNAKLARI?
Hidrojen kaynakları:
Al +3 (hidroliz)
H +
Al +3 + H 2O = Al (OH)2 + 3H +

Hidroksil kaynakları:
Bazik katyonlar (hidroliz)
1. Kolloid - 2 Na + + 2 H 2O = Kolloid - 2H + + 2 OH - + Na +
2. Kolloid- Ca+2+ 2 H 2O = Kolloid-2H + + 2 OH - +Ca +2

pH daki 1 birimlik artış, OH iyonları konsantrasyonunda 10 misli artış demektir.
pH = 6 OLAN BİR TOPRAK,
pH = 7 OLAN BİR TOPRAKTAN 10 KEZ DAHA FAZLA ASİTTİR.
pH = 8 OLAN BİR TOPRAK İSE pH = 6 OLAN BİR TOPRAKTAN 100 KEZ DAHA FAZLA ALKALİNDİR.

DEĞİŞİK pH DEĞERLERİNDE ASİDİTE (ASİTLİK) VE ALKALİNİTE (BAZİKLİK) DERECELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

TOPRAK pH’SI

pH = 7’YE GÖRE
ASİTLİK/BAZİKLİK DERECESİ

9

BAZİKLİK ORANI
X100
8

X10
7
NÖTR

6
5
4
ASİTLİK ORANI
x 10
x 100
x 1000


Toprakların pH Değerlerine Göre Sınıflandırılması
Reaksiyon
pH değeri
Reaksiyon
pH değeri
Fevkalade asit
Çok kuvvetli asit
Kuvvetli asit
Orta derecede asit
Hafif asit
< 4.5
4.5-5.0
5.1-5.5
5.6-6.0
6.1-6.5
Nötr
Hafif kalevi
Orta derece kalevi
Kuvvetli kalevi
Çok kuv. kalevi
6.6-7.3
7.4-7.8
7.9-8.4
8.5-9.0
> 9.1

pH’yı etkileyen faktörler:

  • Düşük bazla doygunluk
  • Yüksek asitlik
  • Organik kolloidler
  • Mineral kolloidler
  • Organik asitler (asetik asit, sitrikasit, oksalik asit)
  • İnorganik asitler (HNO3, H2SO4)
  • Oksidasyon (nitrifikasyon)
  • Redüksiyon
Toprak reaksiyonunun değişiminde etken faktörler:

  • CO2 gazı (karbonik asit dissosiye olup asitlik artar)
  • Organik madde
  • Bazların yıkanması
  • Ticaret gübreleri (amonyum sülfat, sodyum nitrat, kalsiyum siyanamid)
  • Bitkiler – M.organizmalar (pH düşmesini frenler)
  • Mevsimler
  • Ana kaya
 Toprak asitliğine etki eden faktörler:

  • Yağış: topraktaki alkali elementler sudaki hidrojen iyonlarıyla yer değiştirir ve toprak asidik karakter kazanır.
  • ana kayanın jeolojik özellikleri ,
  • topraktaki organik madde miktarı ve bunun çözünmesiyle oluşan asitlik,
  • tek taraflı gübre kullanımı,
  • toprak işleme metotları,
  • ortamdaki fazla SiO2,
  • münavebesiz ziraat,
  • toprakta mevcut inorganik asitler,
  • hidroliz,
  • kök solunumu,
  • piritin oksitlenmesi,
  • toprağın yaşı, tabii vejetasyon (legüm bitkileri toprağı asitlendirir), ve
  • topografya (drenaj)
ASİT TOPRAKLARDAKİ ASİTİN KARAKTERİ

  • Bu asitler genellikle suda çözünmeyen HUMİN ASİTİ ve asitli killerdir.
  • Az miktarda karbonik, nitrik , sülfürik ve fosforik asitler gibi suda çözünebilir asitler de mevcuttur.
  • Toprak reaksiyonunun değişmesinde etkili olan önemli faktörlerin başında CO2 gelmektedir.
  • Bu gaz su ile birleşerek karbonik asiti oluşturur.
  • CO2 basıncı ne kadar fazla olursa, topraktaki H konsantrasyonu o nispette artar.
  • Karbonik asit ve onun oluşturduğu bikarbonatlar, nemli bölgelerde toprağın alt katlarına doğru taşınmaktadır. Böylece topraklar asitleşirler.
  • pH topraktaki aktif asitliğin bir ölçüsüdür. Bir diğer asitlik ise potansiyel asitlik olup ikisi sürekli denge halinde bulunur.
  • Toprak çözeltisindeki Toprak Kolloidlerinde H+ iyonları Adsorbe edilmiş H+ (Aktif asitlik) (Potansiyel Asitlik)
  • Toprak pH sına yapılan müdahalelerde potansiyel asitliğin dikkate alınması gerekir.
  • Bir toprağın kireç ihtiyacı rezerve asitliği belirtir. Kil oranı yüksek veya organik maddece zengin topraklar yüksek miktarda rezerv asidite ihtiva ederler
TOPRAKTA ASİTLİK ARTARKEN NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER OLUR?
  • Öncelikle topraktaki değişebilir bazlar hidrojen ile yer değiştirir.
  • Yer değiştiren bazlar ya bitkiler tarafından alınırlar, ya da çözünebilir tuzlar şeklinde sulama ve yağmur sularıyla topraktan yıkanarak uzaklaşırlar.
  • Böylece toprak asitliği yükselir ve demir, aluminyum ve manganın çözünürlükleri artar.
  • Fosfor, bu elementlerle birleşerek çözünmeyen bileşikler oluşturur.
  • Organik maddelerin parçalanmasını sağlayan, nitrat üreten ve atmosferdeki azot miktarını sabit tutan bakterilerin aktifliği azalır.
  • Sonuçta toprağın drenaj ve havalanma kabiliyeti düşer.
  • Toprak yağış sularını zor emer, işlenmesi zorlaşır.
  • Organik madde (hayvan gübreleri, anız ve bitki artıkları, vs...) parçalanmadan uzun süre toprakta kalır.
  • Bazı durumlarda suni gübre olarak verilen fosfor, toprakta birikir ve toprak yüzeyi mazot dökülmüş gibi renk alır.
TAMPONLUK
pH' da önemli bir değişme, şüphesiz ki toprak ortamında bilhassa besin maddelerinin elverişliliğinde büyük bir fark meydana gelmesine yol açar. Toprak pH' sındaki değişmeye karşı görülen mukavemete "TAMPONLUK" denir.

Zayıf asit ve bunların benzeri tuzların karışımını içeren çözeltiler tamponluk özelliğindedir (karbonat, bikarbonat, fosfatlar),  KDK artıkça tamponluk artar, En etken kil ve humus kolloidleridir, Tamponluk kapasitesi büyük olduğu nispette pH' nın değişmesi için gerekli kireç ve kükürt daha fazladır. 
  • pH’yı artırmak için: Kireçleme yapılmalıdır. Kireçleme için: CaCO3, CaO, sıvı Ca(OH)2
  • pH’yı azaltmak için: FeSO4, kükürt tozları; Elementel Kükürt, Sülfürik Asit, Amonyum Sülfat, Kalsiyum Sülfat (Alçı). Partikül boyutu önemlidir.

Tınlı bir toprakta pH nın düşürülmesi için gerekli Alüminyum sülfat ve Kükürt miktarları
Uygulanacak Alüminyum sülfat, kg/da

Mevcut pH
İstenilen pH
6,5
6.0
5,5
5,0
4,5
8,0
880
1170
1610
2050
2340
7,5
585
1025
1320
1760
2050
7,0
290
585
1025
1465
1760
6,5

290
730
1170
1320
6,0


290
730
1025

Uygulanacak Kükürt, kg/da
8,0
145
195
245
290
340
7,5
98
145
195
245
290
7,0
49
98
145
195
245
6,5

49
98
145
195
6,0


49
98
145

pH’nın;
(1) Mikro organizmaların aktivitesi
(2) Toksik iyonların suda çözünürlüğü
(3) Bitki Besin Maddesi alımı,
üzerinde büyük ölçüde etkisi vardır

1. MİKRO ORGANİZMALARIN AKTİVİTESİ
  • Mikro organizmalar toprağın, bitki gelişimi ve büyümesinde uygun verimli bir ortam haline dönüşmesinde çok önemli bir rol oynarlar.
  • Mikro organizma popülasyonlarının çoğunluğu, toprağın biyolojik aktivitesini oluşturan fonksiyonlarını, nötr civarındaki pH değerlerinde ideal bir biçimde yerlerine getirirler.

2. İYON TOKSİSİTESİ

  • Bitki hücre gelişimi için önemli olan Protein molekülleri, toprak ortamında H + iyonları ya da OH - iyonlarının aşırı derecede bulunması durumunda önemli ölçüde değişebilir.
           pH, H + ve OH - iyonlarının dengesini gösteren ifadedir.
  • Alüminyum gibi H+ iyonlarının fazla bulunduğu ortamlarda (düşük pH değerlerinde) suda çözünürlükleri artan fitotoksik elementler mahsul veriminin düşmesinde önemli rol oynar.
  • Genel kural, toprak pH’sının yüksekliği mahsulün verimini kısıtlayan bir faktördür.
  • Toprakta ağır metaller (Cd, Ni, Pb vd) pH azaldıkça mobiliteleri artar ve bitki tarafından daha kolay alınırlar.

3. BİTKİ BESİN MADDELERİNİN ALIMI

  • Bitki Besin Maddelerinin çözünürlüğü ve bitki tarafından alınabilirliği toprak pH değerine göre değişkenlik gösterir.
  • Bazı Bitki Besin Maddeleri yüksek pH değerlerinde suda çözünemezken bazı Bitki Besin Maddeleri ise düşük pH değerlerinde kökler tarafından alınamaz.
  • Her bir bitkinin optimum gelişimi için gerekli pH değeri farklıdır.
  • Bitki Besin Maddelerinin çoğunluğunun azami alınabilirliği 5.5 ile 7.0 arasındaki pH değerlerinde gerçekleşir.

Toprak Tuzluluğu

toprak tuzluluğu
Tuzluluk; Özellikle kurak ve yarı kurak iklim bölgelerinde yıkanarak yer altı suyuna karışan çözünebilir tuzların yüksek taban suyuyla birlikte kapillarite yoluyla toprak yüzeyine çıkması ve buharlaşma sonucu suyun uçmasıyla toprak yüzeyinde birikmesi olayıdır.

Halomorfik topraklar denilen bu tip topraklar; tuzlu, tuzlu alkali (sodik) ve alkali toprak olmak üzere üç gruptur.
•Tuzlu topraklar, birçok kültür bitkisinin yetişmesine engel olacak miktarda çözünebilir tuz içerir.
•Toprak yüzeyi beyaz tuz kabuğu ile örtülüdür

Tuzlu ve Alkali (Sodik) Toprakların Sınıflandırılması

Kriter
Tuzlu
Tuzlu-Alkali/ Sodik
Alkali/Sodik
ECx103-25 oC
> 4
> 4
< 4
Değişebilir Na %
< 15
> 15
> 15
pH
< 8.5
> 8.5
> 8.5

TOPRAKTA TUZLULUK
Dünyada sulanan alanların büyük bir kısmında sulamaya paralel olarak tuzluluk ve drenaj problemi ortaya çıkmaktadır.
Tuzluluk; özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde yetersiz yağıştan dolayı çözünebilir tuzların yıkanamayıp toprak yüzeyinde birikmesi (yüksek taban suyu-kapillarite) sonucu oluşur.
Ülkemizde yapılan arazi etütlerine göre sulanabilir özelikte 12,5 milyon ha arazinin yaklaşık 1,5 milyon ha da tuzluluk.

Türkiye’de sorunlu toprakların dağlımı

Sorunun niteliği
Alan (ha)
Sorunlu alanlara göre %
Hafif tuzlu
614617
41
Tuzlu
505603
33
Alkali
8641
0.5
Hafif tuzlu-alkali
125863
8
Tuzlu alkali
263958
17.5
Toplam
1518722
1oo

Toprakların EC ve % tuzluluğa göre sınıflandırılması
ECx103
0
2
4
8
16
Sınıf
Tuzsuz
Çok Az Tuzlu
Orta Tuzlu
Fazla Tuzlu
Çok Fazla Tuzlu

Özellik

Tuz tesiri yok

Bazı hassas bitkilerde verim azalır

Verim azalır. Pamuk, Ş. pancarı ve hububatlardan özellikle arpa dayanıklıdır

Tuza dayanıklı bitkilerin verimi yeterli düzeydedir

Sadece tuza dayanıklı ot ve çayırlar yetişebilir
% Tuz
0
0.1
0.3
0.6
1.0

Tuzlaşmaya neden olan anyonlar ve katyonlar
Anyonlar; en fazla rastlanan Cl ,SO4 bunların yanında HCO3,CO3,NO3
Katyonlar; fazla miktarda Na ,Ca , Mg az miktarda K bulunur.
Topoğrafik yapı (kapalı havzalar)
Sulama suyu kalitesi

Sulama Suyu Kalitesinin Tuzluluk Üzerine Etkileri
Sulama sularının tuzluluğu esas itibariyle bazı kaynakların bir veya birkaçının katkısıyla ortaya çıkar 

Bu kaynaklar; 
1- Drenaj sularının toplandığı drenaj havzası içindeki tuzlu toprak veya kayaların varlığı, dağılımı ve karakteristikleri; 
2- Irmak veya sulama kanallarının içinden geçtiği formasyonlarla, tuzla doymuş toprak veya kayaların varlığı; 
3- Mansap tarafında bulunan tarım arazileri için sulama suyu olarak kullanılacak tuzlu sızıntı veya sulama artığı (sulamadan dönen) suların durumu;
Sulama sularındaki en büyük ve en önemli tuz kaynağı, sızıntı ve dönek sulardır. Bu nedenle, ırmaklarda kaynaktan mansaba doğru gidildikçe tuzluluk artma eğilimi gösterir.

Taban Suyu Seviyesinin Tuzluluk Üzerindeki Etkileri:
Toprakların tuzlanmasında en önemli etken tuzlu taban suyu seviyesinin yüksekliğidir.

Tarım arazilerinde veya daha geniş bir ifade ile toprakta tuz birikmesi büyük ölçüde yüksek taban suyunda kapillarite ile ortaya çıkan yükselmeler ve sonrada buharlaşma ve terleme ile meydana gelmektedir. Bu gelişme ile yeraltı suyunun tuzu kök bölgesine ve arazi yüzeyine kadar taşınmakta ve de çoğalabilmektedir. Buna göre taban suyu kapillar yükselmeyi besleyecek kadar yüksek ise ve buharlaşma olanağı da var ise tuzlanma kaçınılmaz duruma gelmiş olur.

Ancak tuz birikmesini, doğal koşullarda yağışlar ve tabiî drenaj durumu kontrol eder.

Genel olarak 400-450 mm üstünde yıllık yağış alan bölgelerde drenaj koşullarına bağlı olarak yeterli derece iyi bir doğal tuz yıkanması olabilmektedir

Tuzluluğun sebep olduğu sorunlar Türkiye’de 1.5 milyon Ha alanda tuzluluk problemi var
1.Toprak Yüzeyinde Tuz Birikmesi
Tuzlu topraklarda yüzeyde ve yüzey altında tuz birikmesi meydana gelir. Beyaz görünümünden dolayı böyle topraklara beyaz alkali topraklar denilir.

2. Bitki Gelişimine Etkisi
Bitki yetişme ortamındaki fazla tuz bitkinin gelişmesinin önemli ölçüde sınırlar.
Tuzlar bitki büyümesine 2 türlü etki ederler:
1. zehir etkisi: Sodyum ve Bor gibi elementler bitkilerde zehir etkisi yaparlar.
2. bitkide su açığı yaratma: Çözünebilir tuzlar besin ortamının su potansiyelini düşürür. Böylece bitkinin su alımı sınırlandırılmış olur.

Alkalilik
Toprak çözeltisindeki Na iyonu artışı
Fazla orandaki değişebilir Na, kil ve OM’nin dispersiyonunu artırır

Islah için 3 aşama:
1. Drenaj
2. Na ile Ca yer değiştirme (Jips)
3. Serbest kalan Na uzaklaştırması

TUZLU VE ALKALİ TOPRAKLARIN ISLAHI

1.TUZLARIN GİDERİLMESİ:
a. TOPRAK ALTI DRENAJ
b. YIKAMA
c. TUZA DAYANIKLI BİTKİ YETİŞTİRME

2. KİMYASAL BİLEŞİMİ DEĞİŞTİRME:
ALKALİ KARBONATLARIN ALKALİ SÜLFATLARA ÇEVRİLMESİ (JİPS)

3. TUZLULUĞUN KONTROLU:
a. BUHARLAŞMAYI AZALTMAK (MALÇLAR)
b. FAZLA SU İLE SULAMA YAPMAKTAN KAÇINMAK
c. TUZA DAYANIKLI BİTKİ YETİŞTİRMEK (Ş.PANCARI, PAMUK, DARI, ARPA,ÇAVDAR, YONCA)